Subaşının Eşeği Fıkrası
Günlerden bir gün,eşeği kaybolan Subaşı, ateş püskürmüş:
-Çabuk benim eşeğimi bulun, yoksa karışmam! Diye bağırmaya başlamış. Herkesi bir telaş, bir korku almış. Eşeği aramak için dört bir tarafa dağılan Akşehirliler, yolda Hoca’ya rastlamışlar:
-Aman Hocam, bize yardım et. Yolda sahipsiz bir eşek bulursan hemen yakala n’olur.
-Eşek kimin?
-Subaşının. Demişler. Hoca da: “Peki ararım” demiş ve türkü söyleye söyleye yolunu sürdürmüş. Karşısına çıkan bir köylü :
-Hocam, böyle türkü söyleyerek ne yapıyorsun? Deyince , Hoca:
-Subaşının kaybolan eşeğini arıyorum! demiş. Adam, yine sormuş:
-Peki , böyle türkü söyleyerek eşek mi aranır a Hoca?
-El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa….
Sünnet Fıkrası
Nasreddin Hoca’nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelmiş. Üçü de birbirinden oburmuş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunları da “sünnettir” diye ekmekle iyice sıyırmışlar. Bu sırada odaya Hoca’nın oğlu girmiş, Mollalar Hoca’yı memnun etmek için:
-Aman ne güzel çocuk…Adı ne bunun? diye sormuşlar.
Hoca:
-Adı Farz, demiş.
Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar:
-Bu ne biçim isim Hoca Efendi? demişler.
-Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.
Hoca hemen taşı gediğine koymuş:
-Ya, sünnet diyeyim de onu da mı yiyesiniz?
Onun Her İşi Terstir
Nasreddin Hoca’nın bütün gayretlerine rağmen maalesef kötü huylarından vazgeçiremediği bir yakını varmış. Namazdan sonra camiden çıkmakta olan cemaate doğru bir çocuk koşarak gelmiş ve o adamın suya düştüğünü haber vermiş.
– “Falanca kişi ırmak kenarında gezerken ırmağa düştü. Azgın sularla boğuşuyor” demiş.
Hoca birkaç arkadaşıyla birlikte koşarak ırmak kenarına gelmiş ve suyun geldiği tarafa doğru ilerlemeye başlamış.
Köylüler:
– “Su öbür yana doğru akıyor Hocam” demişler. “Aşağıda aramak gerekmez mi?”
Hoca başını sallamış;
– “Bu adamın ne aksi, ne ters biri olduğunu siz bilmezsiniz. Onun her işi terstir” demiş.
Zaten İnecektim
Nasreddin hoca eşeğine binmiş. Alımlı, çalımlı köyün içinde geziyormuş. Tam bir köylüsünün yanından geçiyormuş ki, dengesini kaybedip eşeğin üzerinden düşmüş. Adam başlamış gülmeye. Çalımı bozulan Hoca fena öfkelenmiş. Ne gülersin be adam diye bağırmış. Düşmesem de inecektim zaten.
Ya Ceviz Ağacında Kabak Yetişseydi
Bir yaz günü Ramazan’da Nasreddin Hoca biraz serinlemek için ceviz ağacının gölgesine oturmuş. Biraz ilerideki kocaman helvacı kabakları gözüne ilişince, kendi kendine:
“-Şu Allah’ın işine bak, otun üstünde koskoca kabak yetişiyor, şu dalları yere göğe uzanmış, bir evleklik yer tutan ceviz ağacının ufacık meyveleri var. Şimdi bu adalet mi?” diye düşünürken, tam o sırada başına bir ceviz düşmüş.
Hoca:
– “Ah başım!” diyerek yerinden fırlamış, başlamış tövbe etmeye:
– “Tövbe ya Rabbi! Bir daha senin işine asla karışmam! Ya ağaçta ceviz yerine kabak yetişseydi !…” demiş.
Aklıma Bir Şey Gelmiyor
Nasreddin hoca bir Ramazan günü, namaz vaktinden epeyce önce, vaaz dinlemek üzere mahalle mescidine gitmiş. Kürsünün yakınına bir yere oturup, cemaatle birlikte vaaz edecek hocayı beklemeye başlamış. Bir süre sonra mescidin imamı gelmiş ve çıkmış kürsüye. Uzunca bir süre düşünüp etrafına sıkıntılı sıkıntılı baktıktan sonra:
-“Ey cemaat” demiş, “Benim size söylemekten aciz bir adam olmadığımı biliyorsunuz. Fakat bugün aklıma bir şey gelmiyor, konuşacak bir şey bulamıyorum.”
Kürsünün hemen yakınında bulunan Nasreddin Hoca, ayağa kalkmış ve yetiştirmiş cevabı:
-“Aklına bir şey gelmiyorsa, kürsüden inmek de mi gelmiyor be mübarek adam?”
Mektubunuzu Okur Musunuz?
Nasreddin Hoca, yazdığı mektupları eliyle götürür, kendisi okuduktan sonra alıcısına teslim edermiş. Bir gün,
– “Efendi” demişler, “mademki mektup yazıyorsun, ne diye onca zahmete katlanıp, gidip orada mektubunu sen okuyorsun ?”
– “Ben gitmezsem okumazlar. Mektuba da yazık olur. Baksanıza en önemli konu olan eceli hakkında sık sık mektup alan insanoğlu, o mektupları okuyor mu? Son gününde nasıl da şaşırıyor!..”
Kavuğun İçinde Ben de Vardım
Hoca Nasreddin bir gün arkadaşıyla konuşuyormuş arkadaşı demiş ki:
– “Ya hocam dün sizin evden bir ses çıktı. Neydi o?”
Hoca:
– “Hiç sadece hanımla biraz tartıştık kavuğum merdivenlerden yuvarlandı”, demiş.
Arkadaşı:
– “Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çıkar mı?”, demiş.
Hoca da:
– “Ya anlasana içinde ben de vardım”, demiş.