Hilebaz Tilki ile Ahmak Eşek
Günlerden bir gün, yedikleri, içtikleri ayrı gitmeyen iki arkadaş bir yolculuğa çıkmışlar. İki arkadaş, aynı zamanda ortaklardır. Çok ilerlemeden yol üstünde bir küp altın bulurlar ve sevinç ve neşe içinde şehre dönerler. Eşek, buldukları altınları yarı yarıya bölüşmeyi tilkiye teklif eder. Ancak tilkinin adil bir paylaştırmaya hiç niyeti yokmuş. Aklına bir kurnazlık gelmiş ve eşeğe şöyle demiş: “Sevgili dostum, biz bunları şimdi hemen bölüşmeyelim, bize yetecek kadarını yanımıza alalım, geri kalanını da, derenin dibindeki şu ağacın altına gömelim. Böylesi daha güvenli, altınların yerini ikimizden başkası bilmez, ne zaman ihtiyacımız olsa gelir yine alırız. Diyerek eşeği ikna etmiş. Her ikisi de bir miktar altın alıp geri kalan altınları ağacın dibine gömerler, oradan giderler.
Eşek ile tilki ağacın yanından ayrıldıktan kısa bir süre sonra hilebaz tilki hemen ağacın yanına gelir, gömdükleri altınların hepsini alır ve oradan gider. Bir kaç gün sonra paraya ihtiyacı olan eşek, hilebaz tilkinin yanına gelir ve paraya ihtiyacı olduğunu söyleyip, gömünün yanına gitmelerinin gerektiğini söyler. Tilkiyle beraber gömünün yanına doğru giderler, hilebaz tilki toprağı ayaklarıyla kazmaya başlar ancak altın küpünü yerinde bulamaz. Bunun üzerine tilki, eşeğe bağırmaya başlar. “Ah ah! Ben senin gibi bir ahmağa neden güvendim ki! Benden gizli buraya gelip küp dolusu altınları çaldın, değil mi?”
Eşek yemin billah ederek, altınları çalmadığını söyler, çalan kişiye beddualar eder. Ancak tilki, eşeğe söz hakkı bile vermeyip, sesini daha çok yükselterek; “Gömünün yerini ikimizden başka bilen yoktu. Altınlar nerede? Kim çaldı altınlarımızı? diyerek, eşekle uzun süren bir tartışmaya girer. Tartışma uzayınca, beraber bir mahkemeye gitme kararı alırlar. “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” derler ya, bizimkisi de o hesap. Tilki mahkemede de iddialarını sürdürür, altınları eşeğin çaldığını söyler. Eşek iddiaları kabul etmeyerek sürekli kendini savunur, çalmadığını söyler. Hakim tilkinin konuşmalarından şüphelenir, “Madem bu kadar eminsin eşeğin altınlarını çaldığına, o zaman bize bir delil göster bakalım.” demiş. Hilebaz kem küm eder, “Bir şahidim var efendim, gömüyü dibine gömdüğümüz ağaç bu olayın şahididir.” demiş.
Hiçbir inandırıcı olmayan bu delil karşısında şaşıran hakim istifini bozmadan, “Madem ki ağaç bu olaya şahittir, o halde gidip soralım.” demiş. Tilki, eşek ve hakim çok geçmeden ağacın yanına varırlar. Önceden kardeşini ağacın kovuğuna gizleyen hilebaz tilki, kardeşine hakimin sorularına cevap vermesini tembihlemiştir. Hakim ağacın yanına doğru gelerek, ağaca: “Ey yaşlı çınar ağacı! Dibindeki bir küp altını kim çaldı?” diye sormuş.
Ağacın Kovuğunda gizlenen kardeş tilki, ağaç konuşuyormuş gibi:
– “Ahmak eşek çaldı” demiş.
Hakim bu işe çok şaşırmış. Kulaklarını ağaca dayamış ve bir süre bekledikten sonra “Bu ağaç lanetlidir. Hemen ateşe verin!” diye adamlarına emir vermiş. Ağaç yanmaya başlayınca içerideki tilki basmış çığlığı, “Yardım edin, lütfen yardım edin, yanıyorum! diye feryat etmeye başlamış. Hakim ateşin söndürülmesini emredip, tilkiyi ağacın kovuğundan çıkartmış. Hilebazın kardeşi her şeyi itiraf etmiş. Hakim tilkiden altınları alıp eşeğe teslim etmiş. Tilkinin payına düşen altınları da serbest kalma kefaleti olarak, devletin hazinesine aktarıp tilkiyi hapse koymayıp onu salıvermiş. Tilki kendine söz vermiş, bir daha asla hile yapmamak için.
Çok güzel bir masalmış
tombik bunu çok beğendi