El Kirlenmeden Ağız Tatlanmaz
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zamanların birinde, uzak bir diyarda “tembel çocuk” adında bir çocukçuk yaşarmış. Hiçbir iş yapmaz, günü gün ederek, yan gelir yatmakmış işi. Bir de şekeri çok severmiş, her gün bahçede oturur, tıkır tıkır şeker yermiş. Anne ve babası da ne de olsa bir gün adam olur da, tembelliği geçer diye düşünürlermiş. Fakat tembel çocuğun hiç de çalışkan olacak bir hali yokmuş. Günden güne tembel çocuğun tembellikleri azalmadığı gibi gittikçe de artmış. Tembel çocuğun anne babası ne yaparlarsa yapsınlar bu çocuğun tembelleğini üstünden atamamışlar. Ne iş verirlerse versinler tembel çocuk, aman; “Ben çalışmak istemiyorum” diyormuş da başka bir şey demiyormuş.
Bir beş derken, bu durum, anayla babanın canına tak etmiş. Şunu köye Akça dedenin yanına gönderelim. O bilge kişidir, belki bizim oğlanın da tembelliğine bir çare bulur” demişler. Tembel oğlanı bindirip bir arabaya yollamışlar Akça dedeye. Akça dede, “torunum geliyor” diye bir gün önceden hazırlıklar yapmış. Pastalar, şekerlemeler, börekler almış. Tembel oğlan, evden adımını atar atmaz görmüş tabii bunları. Gözleri parlamış. “Dedeciğim,siz dünyanın en iyi dedesisiniz” diye bağırmış. Sonra da, “Bu mektubu annem size vermemi söyledi” diye zarfı uzatmış. Mektubu okudukça Akça dedenin kaşları çatılmış. Çünkü baştan aşağı tembel oğlanın tembelliklerini anlatıyormuş. Akça dede mektubu bitirdikten sonra tembel oğlana şöyle bir bakmış. Ama onun bunu gördüğü bile yokmuş. Ağzı sulana sulana pastalara, böreklere, çöreklere, şekerlere bakıyormuş. O zaman Akça dedenin yüzünde muzip bir gülüş belirmiş. “Sofradakileri beğendin mi?” diye sormuş. Beğenmek de söz mü? Bayılmışmış tembel oğlan. “İşte o sofradakileri yemek istiyorsan, önce bahçedeki çiçekleri sulamalısın” diye gülümsemiş Akça dede. Tembel oğlan ve iş. . Olacak şey mi? Tembel oğlan bir bahçeye bir sofradaki canım yiyeceklere bakmış. İçinden de, “Bugün yemezsem ölmem ya. Nasıl olsa yarın verir Akça dedem. Beni aç bırakacak değil ya” demiş. Sonra da Akça dedeye dönüp, “Benim canım çalışmak istemiyor” diye homurdanmış. Akça dede hiç sesinin çıkarmamış. Sokakta oynayan çocuklara, “Çocuklar bahçeyi bir güzel sulayın, kötü otları temizleyin, sonra da bana gelin” diye seslenmiş.
Çocuklar Akça dedenin böyle söylediği zaman onlara güzel şeyler vereceğini biliyorlarmış. Her işten sonra, “El kirlenmeden, ağız tatlanmaz evlatlar. Çalıştınız, eliniz kirlendi. Şimdi çalışmanın karşılığı olarak, ağzınız tatlanmalı.” dermiş.
Çocuklar bir saat içinde bahçeyi pırıl pırıl yapmışlar. Bir güzel de sulamışlar. Sonra neşe içinde evin içine doluşmuşlar. Akça dede onların kirli ellerine bakıp, “Şimdi ellerinizi yıkayın ve doğru sofraya oturun” demiş. Sonra da tembel oğlana dönüp, “Onlar çalıştılar bu yiyecekleri hak ettiler. Unutma el kirlenmeden, ağız tatlanmaz” demiş. Ertesi gün Akça dede, çocukları yine çağırmış. “Bana odun toplayıp getirin. Sonra da beni görün. Kimler gitmek istiyor” deyince, tembel oğlan “Ben” diye bağırmış. Sonra da “El kirlenmeden ağız tatlanmazmış dedeciğim” diye gülümsemiş. O günden sonra da, tembel oğlan adı unutulup gitmiş çocuklar. Hatta o yörenin en çalışkanı olmuş bizim tembel oğlan.