Av ve avcının karşılaştığı durumlara alışık olsak da avcı ile yine bir başka avcının karşılaştığı durumlar da olabiliyor. Okçu ile Aslan Masalı bunun en güzel örneklerinden birini oluşturuyor.
Zamanın birinde, okçuluğu ile ünlü bir avcı, avlanmak için ormana gitmiş. Avcıyı gören tüm hayvanlar ondan korkarak kaçışmışlar. Okçu, insanlar arasında nasıl namlı bir avcıysa, aslan da kendi ormanında o kadar namlı bir avcıymış. Bu nedenle avcıyı görünce kaçmamış. Avcıya doğru yönelerek, ona meydan okumuş.
Aslanın meydan okumasına sevinmiş okçu. “Av kendi ayağıyla önüme geldi” diye düşünmüş. Hemen okunu yerleştirip yayını germiş. Tam oku fırlatacağı sırada “Habercimin sana bir haberi var.” diyerek okunu fırlatmış. Ok aslanın gövdesine saplanmış. Aslan saplanan okun acısı ile kendini çalılıkların içine atmış. Çalılığın içinde saklanarak okçudan kurtulmayı düşünürken, tilki ile göz göze gelmişler.
Tilki, aslanın onu yaralayan okçudan kaçtığını anlayınca, “İşte aradığım fırsat.”diyerek, aslanın geriye dönmesi ve sonuna kadar savaşması gerektiği konusunda onu cesaretlendirip kışkırtmaya çalışmış. Böylece herkesin ve özellikle kendisinin korktuğu büyük bir düşmandan kurtulabilmeyi ümit ediyormuş.
Tilkinin bu fırsatçı ve kötü niyetini anlayan aslan:”Hayır!” demiş. “Beni bu sözlerle kandıramazsın. ”
“Sıradan bir haberci bile beni bu hale getiriyorsa, haberciyi bana gönderen avcının kendisi ile başa çıkmam imkansız” demiş.
Bizden daha zayıf kişilerin yol göstericiliği ve kışkırtmaları, sadece kendi çıkarlarını düşündükleri içindir.